Tersane Dergisi 61. Sayı (Ekim 2019)
tersanedergisi.com 6 Tersane / Ekim 2019 yorum B ir Çin atasözü, “Bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen aptaldır ona karşı dikkatli ol. Bilmeyen ve bilmediğini bilen temizdir, ona öğret. Bilen ve bildiğini bilmeyen uyuyordur, onu uyandır. Bilen ve bildiğini bilen bilgedir, onu takip et” der. Çevremizde bildiğini sanan, bilmediğini bilmeyen, akıl vermekten hoşlanan tehlikeli kişi- lerin sayısı az değildir. İlginç anılarımdan birini İstanbul Boğazı’ndaki büyük gemi yangınında yaşadım. İstanbul’un en büyük tehli- kelerinden biri 13.03.1994 günü saat 22:20’de İstanbul Boğazı’nda meydana gelmişti. Yaşadığım yüzlerce yangınlar içinde en uzun süreni ve belki de en risklisiydi. Karadeniz’den Marmara’ya geçmek üzere İstanbul Boğazına giren Kıbrıs Rum Bayraklı NASSIAadlı ham petrol yüklü tanker ile Marmara’dan Karadeniz’e çıkmakta olan aynı ülke bayraklı SHIPBROKER adlı kuru yük gemisi, Boğazın Hamsi Limanı-Fil- burnu hattında çarpıştılar. Ham petrol dökülerek yanmaya başladı. Petrolün Boğazın kıyılarına yayılmasını önlemek için tankeri kurtaran gemileriyle boğaz- dan Karadeniz’e çektirdik. Tehlike İstanbul’dan uzaklaştırıldı ama yakı- tın denize dökülüp kirletmemesi için yangının söndürülmesi gerekiyordu. Yangın çok büyüktü. Yanan petrolün sıcaklığından çelik sac eriyip dökülü- yor, kuvvetli esen rüzgâr söndürmeyi zorlaştırıyordu. Uykusuz ve yorgun yangının sön- dürülmesin idare etmeye çalışıyordum. Yangının üçüncü günüydü, sırılsıklam olmuş ve üşümüştüm. Tankeri yakla- şık bir kilometre mesafeden askeri Işın Kurtarma gemisi takip ediyordu. Bir ara askerler bir botla içinde bulundu- ğum söndüren gemisine yanaştı. Neden geldiklerini merak ettim. Bir mesaj getirdiklerini düşünüyordum. Meğerse askeri gemide bütün telsiz konuşma- larını dinliyorlarmış, benim yorgunlu- ğumu ve ıslandığımı anlamışlar. İsmini bilmediğim geminin komutanı bana elbise göndermiş. Askeri parka ve elbise ile komutanının selamını ve tebriklerini getirdiklerini söylediler. Bu olay beni çok duygulandırdı ve mücadele gücümü artırdı. Hatta başbakanı bu elbise ile karşıladım. Yangının dördüncü günü akşamı vali Sayın Hayri Kozakçıoğlu aradı bir şeye ihtiyacım olup olmadığını, yangının ne durumda olduğunu sordu. Kendisine sabaha karşı söndüreceğimizi söyledim. Pek inanmadı, ama gerçekten yangını sabaha karşı söndürdük. Sabahleyin aradım ve söndürdüğümüzü söyle- dim, çok mutlu oldu. Başbakanın beni görmek istediğini, helikopter ile gelip beni götüreceğini söyledi. Helikopterle Kilyos sahiline geldi ve beraber Ata- türk Havaalanı’na gittik. Havaalanında Başbakan Sayın Tansu Çiller ile görüş- tük. Başbakan elini omzuma attı ve her zamanki tavrı ile basın mensuplarına ”arkadaşlar yangını söndürdük” dedi. Söndürme sırasında, söndürmeyi nasıl yapmamız konusunda onlarca telefon geldi. Sadece Başbakanlık ve vilayet aracılığıyla arayanlara cevap veriyordum. Başbakanlıkta ve vilayette bizim bilmediğimizi veya önerilerin uygun olduğunu sanıyorlardı. Kimi neden köpükle müdahale etmiyorsunuz diye, kimi neden gemiyi batırmıyor- sunuz diye arıyordu. Öylesine yüksek sıcaklık vardı ki köpüğün yangına ulaş- ması mümkün değildi. Gemiyi batırmak ise çevre felaketine yol açabilirdi. En ilginç öneriyi bir makine mühen- disi yaptı. Başbakanlıktan arıyoruz dediler ve telefonu bağladılar. Arayan kişi kendisinin makine mühendisi oldu- ğunu yangın söndürmeyi iyi bildiğini söyledikten sonra “gemiyi su ile söndü- remezsiniz, Kilyos sahilinde kum var, oradan kum getirip yangının üzerine atarsanız hemen söndürürsünüz” dedi. Yüksek sıcaklık nedeniyle römorkör- lerin tankere 30-40 m’den daha yakın yaklaşması mümkün olmadığı gibi kum atmak ayrı bir problemdi. Zaten kum yakıt tanklarının dibine doğru gider, oysa yanma her zaman yakıt tankının üst yüzeyinde olur. Biraz fazla kum atılırsa da gemi batar ve tonlarca yakıt Karadeniz’i adı gibi kapkara yapardı. Yorgun ve uykusuzdum, bu kadar saçma bir öneriyi hiç duymamıştım. Tüm konuşmaları dinledikten sonra nereden mezun olduğunu sordum. Benim bulunduğum İTÜ Makine Fakültesi’nden mezun olmamıştı. “Sen makina mühendisisin ben de Makine Fakültesi öğretim üyesiyim. Eğer benim Fakültemden mezun olsaydın, seni mezun ettiğimiz ve senin hocan oldu- ğum için kendimden nefret ederdim. Sen bilgini kendine sakla!” dedim ve telefonu kapattım. Sonra da söyledikle- rim ve telefonu yüzüne kapattığım için üzüldüm. Vilayetin santraline bundan sonra Vali hariç bana kimseyi bağlama- malarını söyledim. Yanan Gemiyi Kumla Söndürmek Prof. Dr. Abdurrahman KILIÇ
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=