Tersane Dergisi 7. Sayı (Mart-Nisan 2009)

mak isteyen Türk şirketleri, kendi bünyelerinde nasıl bir SEÇ performansları olduğuna bakmalıdırlar. Gördükleri manzara olumlu değilse, krizi fırsata dönüştürerek hem yönetici, hem çalışan, hem de sistem reformlarını hayata geçirmelidirler. Geçtiğimiz yıl neler oldu? Dünyanın lider insan kaynakları danışmanlık firması Mercer'in gerçekleştirdiği 2008 Pan EuropeanHealth and Benefit (Avrupa Sağlık ve Yan Haklar) Raporu geçtiğimiz ay yayınlandı. 2008 yılının değerlendirildiği raporda Avrupa'da, işe devamsızlık oranlarının yükseldiği vurgulanırken, aynı zamanda şirketlerin işe devamsızlık politikalarının verimli işlemediğinin de altı çizildi. Mercer'in 24 Avrupa ülkesinde 821 şirket ile gerçekleştirdiği 2008 Avrupa Sağlık ve Yan Haklar Raporu'na göre, yıllık işe devamsızlık Avrupa ortalaması kişi başı 7.4 gün. En fazla işe devamsızlık yapan millet Bulgarlar olurken, en düşük devamsızlık ise 4.6 gün ile Türkler olmuş. Haftalık çalışma süresini 45 saat kabul edecek olursak, yılda ortalama 260 iş günü çalışıyoruz. Bu durumda Türkiye'de kişi başı yıllık devamsızlık oranı yüzde 1.8 civarında olmaktadır. Aynı rapora göre araştırmaya katılan firmaların çoğunluğu devamsızlık verilerine sahip olmakla beraber, bu firmaların sadece yüzde 42'si devamsızlık sebebine ve yine sadece yüzde 33'ü devamsızlığın şirkete yarattığı maliyeti hakkında bilgiye sahiptir. Bugüne kadar bu tür araştırma raporlarına çok da ilgi göstermezdik. Ancak küresel ekonomik krizin etkisiyle, şirketlerin maliyetlerini azaltma gayretleri arttı. Şirket üst düzey yöneticilerinin bundan sonra, hastalık nedeniyle işe devamsızlığın yarattığı mali kayıpları dikkate alması bekleniyor. Zira alt alta toplandığı zaman, ortaya çıkan rakamlar azımsanmayacak büyüklüğe ulaşmış durumda. 18 tersane • mart-nisan 2009 Yıllık kaybımız milyonlarca TL'yi buluyor... Türkiye'de 2006 yılında 79.027 iş kazası meydana geldi. Meydana gelen iş kazaları sonucu toplam 1.898.304 işgünü devamsızlık yapılmıştır. Bir başka değişle 7300 kişi bir yıl boyunca maaş almış ama işlerine gidememiştir. Bu çalışanların ortalama aylık brüt geliri 1000 TL kabul edilecek olursa, yarattığı doğrudan kayıp yıllık 87.6 milyon TL'yi bulur. 2006 yılı içinde Türkiye'de kayıtlı çalışan sayısı 7.818.642 kişi olduğuna göre, sadece iş kazası nedeniyle oluşan devamsız oranımız yüzde 0.1 olmuştur. Mercer'in araştırmasını temel alarak, bir yıllık devamsızlığın 2006 yılında da yüzde 1.8 olduğunu kabul ettiğimizde, bu kayıp 1.576.8 milyon TL olmaktadır. Kaldı ki, bize göre bu sayı gerçekleri tam olarak da yansıtmamaktadır. Çünkü Avrupa ortalamasının neredeyse yarısı oranında devamsızlık ortalaması, bizim çok daha sağlıklı olduğumuzdan değil, doğru bir devamsızlık kayıt sistemimiz olmamasından kaynaklanmaktadır. Zira ülkemizdeki yüksek tansiyon, diyabet, kalp ve damar hastalıkları gibi, kronik hastalıkların etkisinde olan kişi sayısı 22 milyondur. Türkiye'de 6 milyon kişi diyabet, 15milyon kişi yüksek tansiyon, 4.5 milyon kişi ise çeşitli psikolojik hastalıklarla mücadele etmektedir. Türkiye dahil Avrupa'nın 22 ülkesinde yapılan bir araştırmaya göre, 50 yaş altında koroner kalp hastalığı olma oranı Avrupa ülkelerinde yüzde 13iken, bu oran Türkiye için yüzde 23 bulunmuştur. Şirket çalışanlarınız Fransız veya İngiliz değilse bu sayılar ve oranlar sizin işyerinizde çalışanlar için de geçerlidir. Basit bir hesaplamayla şirketinizde hastalık nedenli devamsızlığın yıllık maliyetini ölçmeniz mümkündür. Çalışanlarınızın ortalama brüt maaşının, 1.000 TL olduğunu varsayalım. Şirketinizdeki yıllık devamsızlık oranı da yüzde 1.8 olsun. Bu durumda şirketinizin yıllık ortalama kaybı 216.000 TL olur. Bu işletmenizin doğrudan uğradığı kayıplardır. Bir de doğrudan olmayan kayıplar vardır ki, "Norwick Union Healthcare" and "The Confederation Of British lndustry and PPP"nin araştırmalarına göre bu, doğrudan kayıplarınızın bir ila iki mislidir. Bu durumda işletmenizin devamsızlık nedeniyle uğradığı yıllık kayıp, 500-750 bin TL'yi bulmaktadır. Doğru SEÇ sistemi Çalışanlarımızın hasta olmasını engelleyecek sistemler kurmak şirket yöneticilerinin başlıca görevidir. Bu hem ahlaki hem de hukuksal bir zorunluluktur. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın yayınladığı yönetmelik ve tüzükler yanında yıllar önce yayınlanmış ve halen yürürlükte olan kanunlar, bu sorumluluğu açık bir şekilde tanımlamaktadır. İş, hastalıkları engellemekle de bitmiyor. Çalışma ortamını tehlikelerden ve risklerden koruyacak, kazaların oluşmasını engelleyecek ve çevreye zarar vermeyecek sistemler kurmak zorundalar. İş kazaları nedeniyle her yıl binlerce çalışanımız hayatını kaybetmektedir. Maddi hasarlı iş kazaları yüzünden milyarlarca TL para kül olup uçmaktadır. Tıpkı sektördeki prestijimiz ve marka değerimiz gibi. Şirket yöneticilerinden, sektörün rekabet şartlarına uyum sağlamak, ödemeler dengesini ayarlamak ve tabii geleceğin risklerini önceden görebilmek gibi problemlerin yanında, bir de şirketin SEÇsistemini tek başlarına kurmalarını beklemek imkansızdır. Zira bu iş, çalışanlara bazı eğitimler aldırmak, basit bir risk analizi yaptırmak ve sonrasında olan kazalar için, "Ne yapalım, biz elimizden geleni yaptık" demek değildir. Yapılacak en iyi şey, işi profesyonellere havale etmek ve onları doğru şekilde denetlemektir. Bunu örneklerini görmek için internette kısa bir araştırma yapmak kafi, yeter ki niyetimiz olsun. -r

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=