|
Tersaneye Siyaset İstikrarsız, İşçi Sahipsiz
CAPT. SHIPBROKER ATİLLA AKBAŞ Kapsamlı tamir, bakım, havuzlama ve yeni inşa gibi alanlarda faaliyet gösteren dünyanın en karmaşık işlerinin yapıldığı, inanılmaz zor çalışma alanlarının perdesini aralayacağız bu sayımızda. Tersaneler yüksek hacimli ticari alışverişlerin yapıldığı Gemi inşa tesisleri ve aynı zamanda da çok büyük döviz girdisi olan işletmeler olarak öne çıkarlar.
EKONOMİYE İSE EN BÜYÜK KATKIYI VEREN İŞ SAHALARIDIR Tersanelerin sabahın köründe başlayan yoğun çalışma düzenini askeri kışlalara benzetirim ben. Zabitliğim ile birlikte ilk kez tanık olduğum bu çalışma ortamlarının sonradan bizzat için de de yer alınca, davulun sesinin uzaktan hoş geldiğini bir kez daha anlamış oldum. Bir şekilde yolumun düştüğü bazı merdiven altı diye tabir edilen gemi inşa alanlarını anımsadığımda, ilk aklıma gelen ağız dolusu küfür edebilme serbestisi, orman kanunlarının belirlediği ilişki biçimleri ve akılların bu kadar birbirlerine yakın gezip dolandığı alabildiğine yüksek marjlı işlerin yapıldığı geniş mekânlar olarak tarif edilebilir bu sanayi kolu. Bugün devletimizce desteklenen bu sektör dünya ile yarışır hale gelse de; bu konuyla alâkalı dertlenmeler ve yakınmalarla hâlâ karşılaşmıyor değilim. Sektörün en önem arz eden ve bir türlü çözülemeyen konusu alt işverenlik yani Taşeronluk olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin bir tersanede ortalama 500 kişi çalışıyorsa bunun 400’ü taşeron 100’ü tersane kadrosundan. Bir tersanede 20 taşeron firması görmek bile mümkün bazı az denetimli yerlerde. Tüm bunların dışında da “Götürücü” diye tabir edilen alt taşeronlar denilen gruplar var. Bunlar da kendine ait bir firma olmadan işçi çalıştıran ustabaşıları olarak bilinen kimseler. İşte sömürünün başlangıç noktası tam da burası. Birkaç yıl öncesine kadar taşeron işçiler hangi firmada çalıştıklarını dahi bilmezlermiş. Sorulduğunda ise Ahmet Çavuş’un yanında, Mehmet’in yanında Adil ustanın kadrosundayım diyerek ifade ederlermiş kendilerini.
PEKİ BU SÜREÇ NASIL İŞLEDİ, GELİŞTİ VE YUVALANDI BU MESLEK GRUBUNA? İşte bu adam kayırmacılığın sonucunda da tersaneler de yaşanan iş cinayetlerinin sebebi eğitimsiz taşeronlaşma ve kuralsız çalışmalar olarak yıllarca her kazada gündeme taşındı. Çünkü taşeronlaşma hem sendika örgütlenmesini engeller, hem de ucuz, eğitimsiz ve vasıfsız işçi çalıştırılmasının kapısını aralar. O güruhta bunu çok iyi kullanarak içeriye yerleşti ve eski tas eski hamam düzeninde devam etti. 50 sene önce devlet çatısı altındaki Tersaneler ölüm iş yerleri olarak değerlendirilmezmiş meselâ. Mesela 970’lerde 80’lerde Cami altı ve Haliç devlete bağlı kurumlar olmasına rağmen kolay kolay ölüm haberleri de gelmezmiş bu Osmanlı mirası kızaklardan. Ama özelleşme ile birlikte kalabalıklaşan nüfus ve ucuz/vasıfsız işçi çalıştırma kolaylığı gemi inşa sektörünü belirsizliğe taşımış. Sonrasındaysa istenmeyen iş kazaları sonrası kaçınılmaz ölümler. Tersane ortamında müthiş bir emek sömürüsünden bahsediliyor. Hem de hırsızlığa varıncaya kadar. En basitinden naylon faturacılık almış yürümüş, denetimler yeterli uzmanlık seviyesinde değil. Sektörün emekçileri Tersane personeli ve Taşeron işçiler olarak duygusal bir ikileme girmiş. Etnik yapı kayırmacılığı, hemşericilik ve şovenizm tavan yapmış. Taşeron işçilik iş güvenliyle alakalı ayakkabısını, tulumunu, eldivenini ve daha bir çok malzemesini dahi kendi temin eder duruma gelmiş bazı kör noktalarda. Tabi ki can güvenliğinden işçinin kendisi sorumlu tutulmuş uzunca bir zaman. Çünkü işverenin aldığı güvenlik tedbirleri esasında işçiden ziyade işverenin ceza almamasına yönelik işler olmuş. Bilen bilir gerçekten de tersane sahasında yürümeyi bilmek bile mühim bir yetenektir. Kimse için kolay değildir Tersanede görev almak. Başınızın üstünden geçen ağır tonajlı vinçler, sağınızdan solunuzdan dolaşan çok hareketli iş makinaları insanı alabildiğine tedirgin eden realitelerdir. Geçerken göz ucuyla bakmanıza rağmen gözünüzü alan kaynak ışıklarına kendinizi kaptırmadan sıyrılmak öyle her babayiğidin harcı değil. Calaskar, Cherrypicker, Lama, Menhol, Peç, Siil, Sintine, Balans, Kreyn, Döşek, Posta, Zincirlik ve daha birçok tehlikeli fakat gerekli olmazsa olmazlardandır bu gereçler. Bütün bu ağır sanayi ve olumsuz çalışma şartlarına rağmen gemiler muazzam yapılardır. Benimseyenine insanın bu tarz yerlerde çalışması, bulunması hatta kendini buranın bir parçası olarak bile görmesi sektör elemanı için gurur vesilesidir. Çünkü gemiler emek verdikçe büyüyen, şekillenen ve olgunlaşan demir yığınlarıdırlar. Meslekte eski olanlar bilirler. Gemi denen taşıyıcının kendine özgü içsel bir ruhu vardır. Buraya iyi kanelize olan meslek erbapları ne demek istediğimi kolayca anlayacaklardır. Bende pek çok seferde bu olağan üstü deniz taşıtlarının enteresan durumlarına şahit oldum. Bir Tersane çalışanı için şu gemiyi ben yaptım demek büyük bir gurur vesilesi ve ayrıcalıktır. Ağır sanayi olmasından dolayı sektördeki tersane işçilerinin çoğu piyasadan yetişmiştir ama; Türkiye’nin en iyi kaynak ve çelik konstrüksiyon ustaları da bu iş kolunda görev yaparlar. Dar alanlarda kısa paslaşmalarla tonlarca çeliğe şekil vermek ve adeta onlarla dans etmektir bir gemi inşa elemanı için. Bu çalışma alanlarında iş teslim zamanının kısıtlı olması, her işe acil gözüyle bakılmasına neden olmuştur maalesef. Bu ayrıntı, sektörün en hoşuma gitmeyen yanlarındandır gebe kaldığı iş kazası ve ölüm vakalarından dolayı.
ALLAH TÜM ÇALIŞANLARA GERÇEKTEN DİKKAT VERSİN.
İŞTE BÖYLESİNE ZOR VE TEHLİKELİ BİR İŞ TERSANE İŞÇİLİĞİ Bir defa şahit olmuştum da garibime gitmişti. Sabahın köründe işe başlandığını duyurmak için alabildiğine ürkütücü düdük sesi çınlatmıştı iş alanını. Adeta 2. dünya savaşındaymışım hissine kapılmıştım. Buralar çalışmak için yaşayanlara göre tasarlanmış demir perde ülke geleneklerini yansıtan yerler gibi sanki. Sörveylik yaptığım dönemlerden de hatırlıyorum, inanın çok titizlik gerektiren bir işlere şahit oluyorsunuz. Azami çalışma saatlerinden dolayı çok çalışacaksınız ve çok öğreneceksiniz ama; aldığınız bu tecrübeyi bu iş kolu dışında kullanma ihtimaliniz de bulunmayacak. Oralarda tanıştığım bir ustanın kulağıma fısıldamasını hiç unutmam. “Sakin ol. Gemiler gibi burada da ağır ve sessizden yol al. Hayat biter gemiler bitmez”. Dünya’da en çok yasadışı olayların yaşandığı yerler limanlar olarak bilinse de; Tersanelerinde onlardan aşağı kalır yanı yok. Bu sebeple nasıl bir işin içindesiniz iyi analiz etmelisiniz. Bir defa yabancı dil önemli. Hizmet alacak gemilerin çoğu yabancı bayraklı çünkü. Gemi tarafının organizatörlerinin büyük kısmı aşırı uyanık geçinen tipler. Sana yalan söyler. Kendi patronuna yalan söyler. Kontrolörlere yalan bilgi verir ama bütün bu yalan rüzgârından doğru iş çıksın ister. Tek amacı 5-10 000 $ kendine yontmaktır. Bu yüzden alabildiğince dikkat ve takip gerektirir. Yüzer havuzlu bir tersanede çalışıyorsanız dalış operasyonları genel tatil günlerinizi kapsadığından bu lüksten isteyerek soyutlamalısınız kendinizi. Neden mi? Pilot’un geminizi getirmesini beklersiniz. Çünkü gemi havuza alınmadan işlerin startını vermeniz gerekir. Yıkama başlayacak, Elektrik verilecek, Lavra Tıpaları açılacak vs. bir yığın işlemler dizini sizi beklemektedir. Tüm bunlar yapılırken orada olup işleyişi notlar alarak takip etmek de fayda var. İnsanın böyle bir karmaşada bir kısım personel ile ters düşmemesi ya da aklını yitirmemesi için çok geniş yürekli olması lazım. Haftanın her günü 7/24 demir uçlu özel ayakkabılarınız sizi zorlasa da; ayağınızda olması lehinizedir. Her an bir yerlere bir şeylerin düştüğünü işitmek bile sinirlerinizi daha da gerebilir. Bu gibi geniş çalışma ortamlarında maalesef umarsız davranışlar da yok değil. Ustalar derki; ben kaynatır geçerim. Ben boyar geçerim. Ben işimi yapar geçerim. Ve öylede davranır gerçekten. Bakmaz asla geridekine, yanındakine, altındakine. 40 metre yükseklikte demir kesiyorsa 150 kg’lik demir parçası kafana inince zaten Allah rahmet eylesin. Öylesine buz kesen bir ortamın bir parçasısın yani. Bu tip işlerin hepsini günlük olarak muntazam bir şekilde takip etmeniz gerek. Çünkü her an bir telsiz çağrısıyla anında sorguya çekilebilirsin.Hatırlayamazsan seni bozarlar, suçlarlar, beceriksizlikle itham ederler, kötü hissettirirler. Gemi havuza girince zaten cümbüş başlar. Her yerden alevler fışkırır. Vinçler devamlı döner durur tepende. Tanklar dolar boşalır. Raspacılar kazımaya başlamışlardır. Kısacası ortalık toz dumandır. Boya atılmaya başlar ciğerlerinizi yaka yaka. Tinerden kafan güzel olur. Borular getirilir götürülür güvertede, ana makine dağıtılır ve tekrar toplanır. Bu saydıklarımın hepsi aynı anda aynı zamanda devam eder. Malzemeyi takip etmen gerek.. İşler bitince hesap çıkarman istenecek çünkü. Eline metreyi alıp ne kadar sac değişti. Ne kadar boru gitti. Ölçüp biçmek sende.
ÖYLESİNE BUNALTICI BİR ÇALIŞMA ORTAMINDASIN İŞTE Patron zenginleşecek. Taşeron sınıf atlayacak. Sen ise olduğun gibi kalarak sana takdir edilenle yetinmek durumunda kalacaksındır. Sesin biraz çatallanmaya başladığındaysa; savunma kağıdı önüne konur bilesin. Şartlar gerçekten ağır. Makineler bile uyukluyor. Mühürlü atölyeler hastalıklı demir dolu. Ücretler kapalı kapılar ardından elden veriliyor. Sanayi gözyaşlarını saklıyor. Üretim çıktıları yaşamları eziyor. Acıya bulanmış gece ve gündüz fazla mesaide. Tornaya sokulan hayatlar da vaktinden önce bir tükenmişlik yüzlerden okunuyor. Bazen elmas deriyi yüzüyor. Mecburiyet ise hâlâ dayanıyor. Evet hâl ve durum gerçekten böyle bazı işletmelerde. Özellikle tamir tersaneleri rekabetin içinde olan yerler olduğundan, patronlar saçma sapan yatırımlar yapıp kendilerini bankaların kucağına atarlar. Bu yüzden de gerekli gereksiz irili ufaklı bütün tamir projelerini almak isterler. Buda gereksiz gemi yoğunluğu demektir. Sektörde yazar çizersin anlatırsın ama değer göremezsin. Zengin olan yine kazanır. Eğer siyasi bir bağlantısı varsa devletten destek de alarak sektördeki büyümeyi hızlandırdık diyerek yapar basın açıklamasını yanında da poz poz fotoğraflarla basar fiyakasını. Tabi ki bu büyüme onların arzuladığı gibi tavandan başlayan bir büyüme olacağından piyasa lordlarının sesi çıkmaz.
Kayıran Allah cefayı çeken emekçiyi kayırsın. Bu iş dalına yıllarını feda edipte uzun yaşayamadan vefat eden akciğer kanseri tanıdıklarım var. Bugün elimden gelen arkalarından rahmet okumaktan öte değil. Yıllar geçti, kuşaklar değişti taşeronlaşan Tersanelerin elim kaderi değişmedi. Madenler, Tersaneler kan ve kemik anaforu yine bazı yerlerde. Allah, pusuda bekleyen acı siren sesini bu millette çaldırtmasın. E-dergiden okumak için lütfen tıklayınız... İlginizi çekebilir... 2016 Yılı Değerlendirmesi ve 2017 Yılına Bakış.... Balast Suyu Yönetimi Sözleşmesi Ne Getiriyor, Ne Götürüyor?ISTFIX Araştırma Servisi... |
|||
©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.