Hayırlı işler...

KONUK YAZAR
5. Sayı (Kasım - Aralık 2008)

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 1 Temmuz 2008 tarihinde Zonguldak'a gelip maden ocaklarını ziyaret etti. Bu ziyaretten sonra Türkiye Taşkömürü Kurumu'na (TTK) işçi alımı yapılacağı konusunda söz vermişti. Bu tarihten sonra madenci olmak için başvuru yapanların sayısı binlerce kişiyi buldu... Dr. Sedat Karabulut Sağlık, Emniyet, Çevre Uzmanı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 1 Temmuz 2008 tarihinde Zonguldak'a gelip maden ocaklarını ziyaret etti. Bu ziyaretten sonra Türkiye Taşkömürü Kurumu'na (TTK) işçi alımı yapılacağı konusunda söz vermişti. Bu tarihten sonra madenci olmak için başvuru yapanların sayısı binlerce kişiyi buldu. Kasım ayı içinde yaklaşık 3 bin kişinin işe alınacağı açıklaması yapıldı. TTK'ya maden işçiliği pozisyonu için 37 bin kişi müracaat etti. Başvuru yapanlar arasında üniversite mezunu olanlar yanında madenlerde meydana gelmiş iş kazaları sonucu hayatını kaybetmiş kimselerin yakınları da vardı. Başvuru sayısı bu kadar çok olunca, işe alma kriterleri konusunda bazı spekülasyonlarda oluştu. Bunun üzerine yetkililer açıklama yaptılar.

 

İşe alım süreci hakkında sorulan sorulara cevap veren genel müdür yardımcısı Çetin Onur şunları söyledi; "İşçi alımı onaylandıktan sonra 37 bin müracaat aldık. Bu adayları basit fiziksel testlerden geçirdik. Bu testlerden sonra kuraya kalan arkadaşlarımızın sayısı da 22 bin civarında. Belki ters gibi görünebilir ancak beden gücünün önem arz ettiği maden gibi sektörlerde ön elemede beden gücüyle eleme yapılması normaldir. 2006'da da uyguladığımız bu yöntemle daha önceki dönemlerde alınan işçilerden daha çok verim aldık. Kura hepimize hayırlı olsun. Kurada çıkamayanlar da üzülmesin. Alınan işçilerin üretimi artırması durumunda yeni işçiler alınacaktır..."

 

Çetin Onur'un bahsettiği basit fiziksel testlerden bazıları şunlar: Kürek kullanama becerisi, kütük taşıma ve balta ile kütük kesme hızı...

 

Adayların kuraya katılmaya hak kazanmaları için sadece fiziksel güç ve beceri değil, ayrıca mülakatta baraj rakam olan 60'ın üzerinde puan almaları gerekiyordu. Mülakatı da geçenler, TTK Üzülmez Müessesi'nde noter tarafından başlatılan kuraya katıldı. Madenci adaylarının beklediği alanda bir yaşındaki bebeği Tuğbanur Arslan ile birlikte sonucu bekleyen Saniye Arslan, eşi Faruk Arslan'ın özel bir taş kömürü ocağında çalıştığı için çekilişe katılamadığını anlattı. Kucağında çocuğu ile kura çekiminin sonucu bekleyen Saniye Arslan, "Eşim özel sektörde çalışıyor. Onun yerine kızımla çekilişe geldim. Maaşı da 600 YTL. Şu anda çalışıyor. Yeraltında tehlike var ama çalışmak zorunda" şeklinde konuştu.

 

Yukarıdaki gibi bir yazı girişinden sonra zihnimde şekillenen tabloyu özetlemek istersek;

 

- Türkiye'de işsizlik, iş sağlığı ve güvenliğin de etkileyen çok önemli bir sorundur. Çoğu zaman aday olduğumuz işi yaparken hayatımızı kaybetme tehlikesinin olduğunu bilsek bile çalışmak zorundayız.

 

- Ülkemizde işe alım süreçlerinde İnsan Kaynakları uzmanlarının kullandığı klasik tabir ile "temel ve teknik yetkinlikler" konusu, ağır ve tehlikeli işlerde çalışacak mavi yakalı kişilerin yaşadığı semtlere pek uğramıyor. Bu tür standartlar daha çok beyaz yakalı adaylarda sorgulanıyor.

 

İş Sağlığı ve Emniyeti hem işletmeleri hem de çalışanlarını çok yakından ilgilendiren hayati konulardır. Doğru iş sağlığı ve emniyeti sistemleri, tıpkı işe alım sürecinde olduğu gibi, işletmelerin daha kurulma aşamasında yapılması gereken tavsiyelerde bulunur;

 

- İşletmenin kurulacağı alanın fiziksel, coğrafi ve ekolojik şartları, yapılacak işe uygun olmalıdır.

 

- Çalışanın işi ile biyolojik, psikolojik ve sosyal olarak uygunluğu, işe girişi yapılmadan önce sorgulanmalıdır.

 

- İşyeri risk analizi ilk olarak işletmenin kurulması aşamasında yapılmalı, düzeltilmesi veya önlenmesi gereken tehlikeler çalışma başlamadan önceden belirlenmelidir.

 

Bu tavsiyelere uyulmadığı durumlarda er yada geç sıkıntılar oluşmakta, astarı yüzünden daha pahalıya gelmektedir.

 

Ayıkla pirincin taşını...

 

Bu durumu yaşanmış bazı örneklerle somutlaştırmak isterim;

 

Doğu illerimizin birinde petrol üretimi yapan bir şirket, milyon dolarlık yatırım yaparak bir toplanma ve lojistik merkezi kurmuştu. Yeni kurulan tesiste çalışanların sayısı kısa süre sonra iki yüz kişiyi geçmişti. Ancak işletmenin açılmasının üzerinden henüz bir yıl geçmemişti ki yaşanan trafik kazaları sonucunda bu işletmede çalışan sekiz kişi yaralanmış ve iki kişi de hayatını kaybetmişti. Doğal olarak aklınız karışmış olabilir, zira petrol üretimi ile trafik kazası arasında ne ilişki var diye sorabilirsiniz. Aralarındaki ilişki şu; bu tesisin kurulma amacı, 40 kilometre yarıçaplı bir alanda üretim yapılan 400'den fazla petrol kuyusunun bakım ve onarımını yapan operatörlerin, kaynakçıların ve diğer çalışanların, üç vardiya şeklinde burada toplanması ve sonrada görev yerlerine dağılmalarıdır. Ancak tesisin kurulduğu yer, çalışanların yaşadığı şehrin doğusunda ve bir tepe üzerindedir. Yüzden fazla farklı araç ile sabahın erken saatlerinde bu toplanma merkezine gelen araç sürücüleri, doğmuş olan güneşin ilk ışınları ile karşılaşmakta. Akşam ise, batmakta olan güneşin görmeyi sınırlayan ve dikkati dağıtan ışınlarına maruz kalmaktaydı. Çok basit gibi görünen bu olay, yüzlerce aracın yaptığı binlerce sefer süresince, onlarca emniyetsiz duruma neden olmaya başlamıştı. Ve tekrarlayan bu emniyetsiz durum ile davranışlar sonrasında ciddi trafik kazaları meydana gelmişti. Ölümlü kazalardan sonra toplanan kaza analiz heyeti, tesisin kurulduğu yerin seçiminde hata yapıldığını belirledi. Güzel de, tesis kurulduktan bir yıl sonra yerini mi değiştireceğiz?.. Çalışanlara güneşin görme üzerindeki olumsuz etkisini azaltacak gözlükler mi dağıtacağız?.. Bu gözlükleri zimmetle teslim ettikten sonra, kullanıp kullanmadıklarını nasıl denetleyeceğiz?.. Yoksa vardiya saatlerini, güneşin her gün değişen doğuş ve batış saatlerine uyumlu hale mi getireceğiz?..

 

Gelinen bu aşamadan sonra alınacak her tedbir, kendi içinde sıkıntılar ve imkânsızlıklar taşımaktadır. Hemen her çözüm önerisi "Astarı yüzünden pahalıya geldi" atasözümüzü hatırlatmaktadır. Aslında bu durum, atasözü gibi temel bir iş emniyeti kuralını doğrular; "Probleme girdikten sonra çözmeye çalışmak, probleme girmeden tedbir almaktan her zaman daha pahalı ve zor olmaktadır".

 

Bir diğer örneği işe alımlardan verebiliriz. Uzun yıllardır lojistik sektöründe hizmet veren bir firma, binden fazla personel istihdam etmektedir. Yaklaşık on yıllık geçmişi olan bu firmada ortalama kıdem beş yıl civarındadır. Firmada birkaç yıl önce başlatılan iş sağlığı iyileştirme çalışmaları sürecinde, bütün çalışanlar periyodik muayeneden geçirilmişti. Bu çalışma sonucunda işe giriş muayenesi yapılmamış ve/ya sağlık ocağı raporuyla işe başlamış onlarca personele rastlandı. İşin sıkıntılı yanı, bu kişiler arasında renk körleri ile yüzde 55'lere varan görme veya işitme kaybı olan çalışanlara rastlanması oldu.

 

İşverenin bu aşamadan sonra yapacağı çok fazla bir şey yoktu. Bu tespitlerden sonra, deneyimli ve işyerine uyum sağlamış personelini işten mi çıkarsın? İşten çıkartma gerekçesi olarak ne yazsın? Bu personeli işten çıkartmayıp aynı işte kullanmaya devam mı etsin?

 

Hâlbuki daha işe giriş aşamasında yapılacak iyi bir muayene ile işitme kaybı, bel fıtığı, yükseklik korkusu, anksiyete gibi biyolojik be psikolojik hastalıklar tespit edilirdi. Çalışanın işi ile biyolojik ve psikolojik uygunluğu önceden test edilmiş olurdu. Aday çalışmaya başladıktan, işinde deneyim kazandıktan ve iş arkadaşlarına uyum sağladıktan yıllar sonra, işten çıkartılma ile farklı bir bölümde iş hayatına devam etme açmazına girmezdi. İşveren durumu örtbas etmek ile sorunun çözümü arasında sıkışıp kalmazdı.

 

İşsizliğin bu kadar fazla olduğu bir ülkede, bu söylediklerimiz bazılarına masal gibi gelebilir. Ancak imkân varken, milyonlarca dolar para harcadığımız işyerlerini kurmadan önce yaptığımız finansal analizler yanında, iş sağlığı ve güvenliği konularına da göz atmamızda fayda var diye düşünüyorum. Bir de onca para yatırdığımız ve umutlarımızı bağladığımız işlerimizi emanet ettiğimiz çalışanlarımızı seçerken dikkatli olmamızda sonsuz faydalar görüyorum.

 

Kurada ismi okunan ve işe başlayacak maden işçilerimize, kazasız ve sağlıklı günler diliyorum. Ayrıca fiziki olarak madenlerde çalışmaya uygunlukları test edilmiş bu arkadaşlar içinde hiç kimsenin "klostrofobisi"nin olmadığını umuyorum.  

 

Dr. Sedat Karabulut

Sağlık, Emniyet, Çevre Uzmanı


 

R E K L A M

İlginizi çekebilir...

Tersaneye Siyaset İstikrarsız, İşçi Sahipsiz

CAPT. SHIPBROKER ATİLLA AKBAŞ Deniz-Liman-Petrol/Lojistik Yönetim Uzmanı...
29 Eylül 2022

Balast Suyu Yönetimi Sözleşmesi Ne Getiriyor, Ne Götürüyor?

ISTFIX Araştırma Servisi...
4 Ekim 2016

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • Doğalgaz Dergisi
  • Enerji ve Çevre Dünyası
  • Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi
  • Tesisat Dergisi
  • Yalıtım Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • YeşilBina Dergisi
  • İklimlendirme Sektörü Kataloğu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü Kataloğu
  • Yalıtım Sektörü Kataloğu
  • Su ve Çevre Sektörü Kataloğu

©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.