|
'MİLGEM Büyük bir Zaferdir'
MİLGEM Projesi (Milli Gemi) kapsamında geçtiğimiz eylül ayında ilk Türk korveti Heybeliada (F-511) ile mayın avlama gemisi Akçay (M-270) denize indirilmiş ve MİLGEM Projesi’nin ikinci gemisi Büyükada’nın (F512) ilk kaynağı yapılmıştı... Türk Deniz Kuvvetleri’nin 12 adet korvet gemisi inşasını öngördüğü MİLGEM Projesi’nde, milli kaynakların azami oranda kullanılması hedefleniyor. MİLGEM Projesi, ekonomik kullanım ömürlerini tamamlamakta olan mevcut karakol gemilerinin değiştirilmesi ihtiyacından doğmuştu. Bu proje kapsamında inşa edilecek gemiler, tüm gemi silah ve sensörlerinin entegre olduğu gelişmiş bir merkezi komuta kontrol sistemine sahip olacak. Gemiler tek başlarına veya Deniz Kuvvetleri’nin diğer unsurlarıyla birlikte grup halinde operasyon yapabilecek ve keşif/karakol, arama-kurtarma, denizaltı savunma harbi, denizde terörist faaliyetlerin izlenmesi ve engellenmesi, kıyı deniz ulaştırmasının kontrol/korunması görevlerini icra edecekler. Deniz Kuvvetleri’nin önceki gemi inşa projeleri ile elde edilen tecrübelerinin gözden geçirilmesi sonucunda, Deniz Kuvvetleri’nin gemi inşa tecrübe ve kapasitesinin Türkiye’deki özel sektör tersaneleri, üniversite ve milli sanayi imkanları ile birleştirilmesi ile bir açık deniz karakol gemisi boyut ve karmaşıklığında bir gemi inşa projesinin gerçekleştirilebileceği sonucuna varılmıştı. Böylece, birinci geminin dizayn ve inşasının İstanbul Tersanesi Komutanlığı’nda tamamlanmasına karar verilmişti. Diğer gemilerin inşasına ise imkan/kabiliyetlerine bağlı olarak yerli özel sektör tersanelerinde devam edilecek. MİLGEM Projesi’nin geçmişi ise doğal olarak uzun yıllar öncesine dayanıyor... Milgem Projesi, projenin “isim babası” olan Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Vural Bayazıt’ın, 1994 yılında, dönemin Başbakanı Tansu Çiller’e yazdığı ve bir fırkateyn, denizaltı veya hücumbotun yüksek maliyetli olmasının nedenlerini anlattığı bir mektupla başlamış. Mektup, maliyetleri indirmenin çözüm yollarını da içeriyormuş. Çözüm yolu ise, MİLGEM Projesi’nin de amacı olan milli katkı payını artırma yönünde çalışmaların yoğunlaştırılmasıymış. Emekli Oramiral Vural Bayazıt, askeri gemi inşaatlarında milli katkı payının artırılması için öncelikle Başbakan, Savunma Sanayi Müsteşarı, Savunma Bakanı, ilgili bakanlar ile Sanayi ve Dış Ticaret Müsteşarının Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda bir araya gelmesini talep etmiş. Çiller tarafından kabul edilen öneriyle de çalışmalara başlanmış. Oramiral Vural Bayazıt neden böyle bir projeye ihtiyaç duyulduğunu ve o dönemdeki anılarını şu sözlerle anlatıyor: “Askeri tersanelerde 70’li yılların ikinci yarısında, Almanya’dan patent alarak hücumbot inşasına başlamıştık. Fırkateyni de Alman tersaneleriyle ortaklaşa yapıyorduk. Fakat inşadan ziyade gemi monte ediyorduk. Bu montaj sanayii için bile Almanya’ya yüzlerce personel gönderdik; büyük masraflar oldu. Bu hücumbot, denizaltı ve fırkateynlerle başlayan dönemde, gemilerin pahalıya mal olmasından dolayı genç bir amiral olarak huzursuzluk duyuyordum. Çalıştığımız yurtdışı firmalar ileri teknolojiye sahip olduklarından pahalı ve ünlü kuruluşlardı. Bu firmalarla çalışırken mümkün olduğu kadar uyanık olmak ve aldanmamak gerekiyordu. Fakat o dönemde kontrat yapma bilgimiz bile zayıftı. Noktayla, virgülle oynayıp kontratı çok farklı anlamlara çekebiliyorlardı. Dilimiz bir kaç kere yanmıştı. Karşımızda profesyonel kadrolar vardı; ve biz acemiydik. Bu sıkıntılardan dolayı bir subayımızı, kontratlar hakkında uzmanlaşması için Amerika’ya Contracting Management eğitimine göndermiştim...” Yerli katkı payı yok denecek kadar azdı “Zaman geçip, Deniz Kuvvetleri Komutanı olduğumda süratle bu sorunların üzerine gittim. Dünyadaki büyük tersaneleri ziyaret edip, incelemelerde bulundum. Hollanda’daki bir tersaneyi ziyaretimde, bir geminin farklı yerlerinin farklı ülkelerin ürünleriyle inşa edildiğini gördüm. Hollanda da aslında çeşitli ürünleri yurtdışından alıp, kendi tersanesinde birleştiriyordu. Bu konu üzerine yoğunlaştım. Yapılamayacak bir şey değildi. Kendi karargahımdan, bu maliyetlerde milli katkı payını ne kadar yükseltebileceğimizi araştırmasını istedim. Bir fırkateyn 500 milyon dolara mal oluyordu. Milli katkı payımız ise valflerden dolayı yüzde 2.5’ti. Denizaltılarda ise valflerin yanında kablolar da yerli üreticilerden karşılandığından yüzde 5’e geliyordu. Hücumbotlarda ise yerli katkı payımız hiç yoktu. Bir hücumbotta subay salonundaki televizyon, buzdolabı bile Almanya’dan ithal ediliyordu. Halbuki biz Almanya’ya televizyon ihraç ediyorduk. Karargaha emir verdim ve 500 milyon dolarlık bir fırkateynde Türk piyasasından hangi ürünleri temin edebileceğimiz konusunda araştırma yaptırdım. Hesaplar yapıldı ve 80 milyon dolarlık bir kısmı yerli üreticilerden temin edebileceğimiz anlaşıldı. Bu oran neden yurtiçinden karşılanmıyordu?..” “MİLGEM’in de çıkış nedeni bu sorunun cevabıdır. Her şeyiyle bir milli gemi inşa etmeyi amaçlıyorduk. Birinci hedefimiz mümkün olduğu kadar milli katkı payını artırmaktı. İkinci hedef ise gemileri sivil tersanelerde inşa ettirmekti. Çünkü dünyanın hiçbir yerinde askeri tersaneler harp gemisi inşa etmiyordu. Bütün gemiler sivil tersanelerde inşa ediliyordu. Kamu sektöründe maliyet hesabı pek yapılmaz; ve tersaneler genelde yüzde on verimle çalışırlar. Askeri tersanelerde 100 milyon dolara mal edilen bir gemi, dışarıda yaptırılırsa 12 milyon dolara mal edilebiliyordu. Dolayısıyla bu çalışmaları sivil tersanelere aktarılması ve askeri tersanelerde personel sayısının azaltılması gerekiyordu. Gölcük’teki tersanede 4000, Taşkızak Tersanesi’nde 2500 kişi çalışıyordu. Askeri tersaneler acil onarımlarla uğraşmalıydı. Gemiler ucuza mal edildiğinde uluslararası piyasalara ürünlerimizi pazarlamak imkanı da çok artacaktı. Bu konularda genelkurmay başkanını ve başbakanı ikna ettik. Gemi inşa fakültelerinin dekanları, özel sektör ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda toplantılar yaptık. Bir çalışma grubu oluşturuldu. Çalışma grubu raporunda Türkiye’nin böyle bir işi yapabilecek kapasitede olduğu ortaya çıktı ve kabul gördü. Başbakan da onay verdi ve MİLGEM Projesi başladı. İlk başta 2.3 milyon dolar da kaynak tahsis edildi. Şu anda yapılan gemiler de o zaman temin edilen kaynaklarla yapılıyor.” “Başbakan Tansu Çiller’in yanında, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş’in de ciddi destekleri olmuştu. Özellikle askerlikte anlayışlı amirlerle çalışmak çok önemlidir. Güreş, geniş düşünebilen bir komutandı. Bir çok projenin yanında önceliği MİLGEM’e vermişti...” Rüyada görseniz inanmazdınız “Bu arada yapılacak ilk önemli şey bir software merkezi kurmaktı. Askeri gemilerde kullanılan sistemler çok karmaşık sistemlerdir. Yakın arkadaşlığım bulunan Hollanda Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın desteğiyle, atış kontrol sistemleri konusunda 11 elektronik mühendisi subayı Hollanda’ya eğitime gönderdim. İki yıla yakın eğitim aldılar. Eğitim bize 400 bin dolara mal olmuştu. Fakat aslında 400 milyon dolar ödeseydik bu yazılımları bize vermezlerdi, ciddi bir knowhow’dı. Bu subaylar şimdi harikalar yaratıyorlar. İkisi emekli bile oldu. Büyük bir başarıydı. Bugünlerde Türk Donanması kendi sonarını, atış kontrol sistemi yazılımlarını kendisi yapıyor. Bu konuda yapmadığı bir şey yok. Rüyada görseniz inanmazdınız...” Elimizi taşın altına koyduk “Tabii MİLGEM Projesi, uçsuz bucaksız bir proje olduğundan hemen gerçekleşmedi. İlk gemi geçen eylülde denize indirildi. 1994 yılından bu yana 14 sene geçmiş. Hala da geminin tamamlanması için bir iki sene daha var. Fakat büyük bir zaferdir. O dönemde elimizi taşın altına koyduk. Milli katkı payını artırma konusunda muhalefet yapan meslektaşlarımız da yok değildi. Buna rağmen üstesinden gelebildik...” Yurtdışından da sipariş alınabilir “MİLGEM’i başlatmak beni çok mutlu ediyor. Eğer yurtdışından da bir sipariş alındığını görebilirsem daha çok mutlu olacağım. Teknoloji, kalite açısından açık vermezsek ABD’den bile sipariş alabiliriz. Sonuçta bu bir maliyet işi. Ne kadar ucuza mal edip, ucuza satarsanız müşteri bulabilirsiniz. Önemli olan bu anlayışı yerleştirmek. Yıllar önce Türkiye’de otomobil sanayisi de yoktu. Ama bugün ciddi bir otomobil sanayisine sahibiz...” Milli katkı payı yüzde 85’e ulaşacak “Törende yapılan konuşmalarda, önceden 500 milyon dolara inşa edilen bir geminin 200 milyon dolara mal olduğu aktarıldı. Yüzde 65 milli katkı payına ulaşıldı. Bu kadar senede yüzde 5’ten yüzde 65’e çıkarılmış. Ama proje tamamlanana kadar bu oran yüzde 85’lere ulaşacak. Projeye 40 tane yerli yan sanayi kuruluşu girmiş. Milli sanayi de gelişiyor. Para ülkemizde kalıyor. Ana makinelerin bile önümüzdeki dönemde Türkiye’de üretileceğini tahmin ediyorum. O zaman maliyetler çok daha düşecek...” At gözlüğünü çıkarmalıyız “Türk Silahlı Kuvvetleri güçlü olmak zorunda. Her tarafımız problemli ülkelerle dolu. Ne zaman savaşa girsek üç cephede birden savaşmak zorunda kalıyoruz. Olumsuz Türk imajını değiştirmemiz gerekiyor. Bunu ancak sanatla, sporla yapabiliriz. At gözlüğünü çıkarmalıyız...” Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok “Gemi inşa sektöründe ciddi bir hareketlilik var. Büyük siparişler alındı. İktidarın gemi inşa sanayiine ve denizciliğe katkısı çok fazla. Teşvikler verildi, deniz ticaret filosunun tonajı üç katına çıktı. Dünya deniz ticaretinden aldığımız pay yüzde 1’den neredeyse yüzde 3’e çıktı. Dünya deniz ticaretinde 300 milyar dolar para dönüyor. Bunun yüzde 33’ü Yunanistan ve Güney Kıbrıs’a ait. Yunanistan sadece deniz ticaretinden yılda 100 milyar dolar kazanıyor. Nüfusu ise 11 milyon. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Yunanistan ne yapıyorsa Türkiye’nin de bunları yapması lazım...” Oramiral Vural Bayazıt Kimdir? 1934 yılında Afyon’da doğan Vural Bayazıt, 1953 yılında Deniz Harp Okulu’ndan mezun oldu. Mezuniyetini müteakip muhriplerde branş subaylığı ve bölüm amirliği görevlerinde bulundu. 1964’te Deniz Harp Akademisi’nden mezun oldu. Daha sonra sırasıyla Muhrip II. Komutanlığı ve Muhrip Komutanlığı görevlerini tamamladı. 1968-1970 yılları arasında Kahire Deniz Ataşeliği yaptı. Muhrip Komodorluğu ve Harp Filosu Kurmay Başkanlığı görevlerini takiben 1976 yılında tuğamiralliğe terfi etti. Bu rütbedeyken Akdeniz Bölge Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığı, Napoli’de Navsouth Plan Daire Başkanlığı görevlerinde bulundu. 30 Ağustos 1980 tarihinde tümamiral oldu. Tümamiral olarak Mayın Filosu Komutanlığı, Gölcük Ana Üs Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Başkanlığı ve Deniz Eğitim Komutanlığı görevlerini yürüttü. 1984 yılında koramiral rütbesine terfi etti. İki yıl süren Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı görevini müteakip Kuzey Deniz Saha Komutanlığı’na atandı. 30 Ağustos 1989 tarihinde oramiral olan Bayazıt, aynı yıl Harp Akademileri Komutanlığı’na atandı. 1990-1992 yılları arasında Donanma Komutanlığı görevini ifa etti ve 20 Ağustos 1992 tarihinde Deniz Kuvvetleri Komutanı oldu. 18 Ağustos 1995 yılında emekli olan Oramiral Vural Bayazıt evli ve iki çocuk babası. İlginizi çekebilir... Pearl Naval Şirketler Grubu Başkanı Gürhan Burak Alkoç: "Müşterilerimizin İhtiyaçlarına Odaklanıp Yeni İnşaa ve Açık Deniz Yönetim Çözümleri Sunuyoruz"1999 yılı İTÜ Yüksek Denizcilik Okulu'ndan mezun oldum.... GİSBİR Başkanı Murat Kıran: 'Hedeflerimiz Doğrultusunda Emin Adımlarla Yürüyoruz'Türkiye'nin en eski sivil toplum örgütlerinden olan GİSBİR'in Başkanı Murat Kıran, 2019 yılını ve 2020 beklentilerini Tersane dergimizin okurl... ALDAĞ A.Ş. İcra Kurulu Üyesi Cengiz Hepergil"Her Alanda Olduğu Gibi Marin Tip Sistemlerde de Başa Oynuyoruz"... |
|||
©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.