Özgün tasarımı ve mühendislik gücüyle yüzde yüz yerli bir motor markası olma hedefiyle yola çıkan Erin Motor, aile şirketlerinden gelen bilgi, birikim ve deneyimi teknoloji ve Ar-Ge ile birleştirerek endüstriyel dizel motor, motopomp, marin motor ve jeneratör üretiminde dünya standartlarını yakaladı. 1989 yılında kurulan Şahin Metal’den alınan güçle hayata geçirilen “Yüzde Yüz Türk Markası” Erin Motor’u firmanın Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Ersin Şahin’le konuştuk...

TERSANE: Türkiye’nin yüzde yüz yerli motor markası Erin Motor nasıl ortaya çıktı? Firma ve geçmişi ile ilgili kısaca bilgi verebilir misiniz?

ERSIN ŞAHİN: Erin Motor’un geçmişi grup şirketimiz Şahin Metal’e, onun geçmişi ise 1970’li yıllara dayanıyor. 70’li yıllarda yüksek basınçlı alüminyum pres döküm kalıpları imalatı ile başlayan işler zamanla gelişiyor ve 1989 yılında Şahin Metal kurularak, kalıpları yapılan bu ürünlerin üretimine geçiliyor. Şahin Metal bugün ikinci nesil tarafından yönetilen, otomotiv sektörüne üretim yapan, yaklaşık 230 kişinin çalıştığı bir firma. Üretiminin tamamını ihraç eden Şahin Metal’in müşterileri arasında Daimler, Porsche, Mercedes gibi dünyanın önde gelen otomobil üreticileri yer alıyor.

Şahin Metal, kendi proseslerine hakim ama ürünü kendisinin olmayan bir firma. Bunun eksikliğini her zaman hissettik. Yaptığımız işin katma değerini artırmak kendi tasarımımızla kendimize ait bir markayla üretim yapmak istedik. Ortaklarımızdan Mustafa Eser Bey’in motor konusundaki tecrübelerinden de faydalanarak yüzde yüz yerli bir motor üretme fikri ortaya çıktı. Ve bu işin temelleri 10 sene önce atıldı. İlk 1-2 sene pazar araştırması yaptık. Hangi alanda açık var, nasıl bir ürün üretebiliriz? Aslında Türkiye çok iyi bir pazar, katma değeri yüksek bir ürün üretiyorsanız bir şekilde satabilirsiniz. Yan sanayi ile ilgili araştırma yaptık, hangi firmalarla çalışabileceğimizi araştırdık. Daha sonra Yıldız Teknik Üniversitesi ile iki tane SANTEZ projesi tamamladık. Bu projelerin de Türk sanayisi için çok önemli bir örnek olduğunu düşünüyorum. Çünkü ne kadar iyi bir ekibiniz olursa olsun, yaptığınız işi ne kadar iyi bilirseniz bilin, her zaman daha iyisine ihtiyacınız vardır. Teknolojik olarak bir destek almak istiyorsanız da Türkiye’deki üniversiteler teoride çok başarılılar. Ancak pratikte sıkıntıları var. Bu nedenle Türkiye’deki sanayi-üniversite işbirlikleri, iki taraf için de çok faydalı olabilecek bir konsept. Biz bu iki SANTEZ projesini tamamlayınca elimizde tek silindirli bir motorumuz oldu.

Neden tek silindirli ile başladık? Çünkü dünyadaki tüm çok silindirli motor üreten firmalar, tek silindirli motorda Ar-Ge’sini tamamladıktan sonra çok silindirli motorlara geçtiler. Biz de bunu hedefledik. Ayrıca Türkiye pazarına baktığımızda da tek silindirli motorlarda bir boşluk olduğunu gözlemledik. Bu nedenle önce tek silindirli motorla piyasaya çıkmak ardından da 4 silindirli motora geçmek istedik.

İki sene önce Ar-Ge’sini tamamladık. 10 bin saat ömür testi yapıldı, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde çalıştı. Avrupalı, Amerikalı motor üreticileri nasıl yapıyorsa, aynı disiplinle aynı proses aşamalarıyla yaptık.

TERSANE: Hangi alanları hedefliyorsunuz?

ERSIN ŞAHİN: Motorumuzun hitap edeceği pazarlar arasında kendimize 3 tanesini hedef belirledik: jeneratörler, marin motorlar ve motopomp. Tüm bu ürünler için farklı partnerlerle çalışıyoruz. Örneğin jeneratör konusunda İtalyan alternatör firması Sincro ile anlaştık. Onların alternatörlerini alıp burada montajını yapıp jeneratör haline getiriyoruz. Motopompta Samsun firması Domak Pompa ile çalışıyoruz. Çok başarılı işler yapan ve her şeyden önemlisi Ar-Ge yapan bir firma. Marinde ise Baysan Dişli firması ile çalışıyoruz. Şanzımanı Baysan firmasından alıp marinizasyonu da tamamen kendi bünyemizde yapıyoruz. Dolayısıyla yüzde yüz yerli bir marin motor üretiyoruz.

Marin motorumuz, 6-8 metre arasındaki bütün teknelerde kullanılabiliyor. Türkiye’de de barınaklara baktığımızda bu boyutlardaki teknelerin yoğun olduğunu görüyoruz. Net bir rakam veremeyiz ama bu pazarda 60 bine yakın tekne var. Ve bu teknelerin neredeyse yarısı 15-20 senelik motorları kullanmaya devam ediyor. Çünkü Uzakdoğu’dan gelen ucuz motorlara güvenmiyorlar ve Avrupa’dan gelen motorlar ise pahalı geliyor. Biz burada ucuz Uzakdoğu ürünleriyle değil, Avrupalı ürünlerle rekabeti hedefledik. Yüksek kaliteyi daha uygun fiyatlara sunmak istedik. Bunda da başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Ürünümüzün sağlamlığına ve kalitesine çok güveniyoruz.

Marin motorumuzun saha testlerini de tamamladık. Selimpaşa’da bir balıkçı barınağında 8 metrelik bir tekneden çift silindirli motorunu çıkartıp yerine bizim tek silindirli motorumuzu koyduk. Çıkardığımız motorun katalog değeri 26 beygirdi, bizimki ise 24 beygir. Performans anlamında çok başarılıydı. Yakıt tasarrufu konusunda tekne kullanıcısından
aldığımız geri bildirim ise “aynı yakıtla 3 kere gittiği yere bizim motorumuzla 4 kere gittiği” yönünde oldu. Dolayısıyla yüzde 33’lük bir yakıt tasarrufu sağladı. Ayrıca motorumuzun tasarımı bize ait olduğu için motorda istediğimiz değişiklikleri yapma hakkına ve yeteneğine de sahibiz. Özellikle balıkçılardan gelen talepler doğrultusunda çalışmalar yaparak motorumuzu düşük devirlerde çalıştırma imkanı da bulduk. Şu anda motorumuz 600 devirde çalışıyor, ki bu da özellikle balıkçı tekneleri için büyük avantaj.

Temmuz ayında Ege Bölge’sinden başlayarak balıkçılara, amatör denizcilere motorumuzu kullanma imkanı sağladık.

TERSANE: Erin Motor ne kadarlık bir yatırımla hayata geçti ve en çok hangi alana yatırım yaptınız?

ERSIN ŞAHİN: Firmamız Teknoyatırım Destek Programı kapsamında, Sanayi Bakanlığı’nca destekleniyor. Üretim için yaptığımız yatırımın yaklaşık yüzde 30’u kadar destek alıyoruz. Bugüne kadar yaptığımız yatırım ise yaklaşık 4 milyon dolar. Ve bunun büyük bir kısmı Ar-Ge’ye gitti. Çünkü daha önce de söylediğim gibi bu ürünün ardında 10 yıllık bir Ar-Ge yatıyor.

Biz bu motoru 2 sene önce de piyasaya sunabilirdik. Ancak yeni bir marka herkesin kafasında bir soru işareti oluşturur. Yüzde yüz yerli bir marka olmanın da getirdiği sorumlulukla, ürünü piyasaya sunduktan sonra hiçbir sorunla karşılaşmak istemedik. 2 sene boyunca beklememizin nedeni ürünü her anlamda test edip, ihtiyaç varsa iyileştirmeler yapmaktı. Bu anlayışla, denizde test ettiğimiz motoru da en ufak parçalarına kadar söktük, yağındaki partiküllere kadar hepsini tek tek inceledik. Bugün gönül rahatlığıyla ürünümüzün arkasında durabiliyoruz.

TERSANE: Piyasaya sunduğunuz motor hangi güç aralığında, Önümüzdeki dönemde ürünler çeşitlenecek mi?

ERSIN ŞAHİN: Şu an tek silindirli tek bir motorumuz var. 2400 devirde, 18 kW, 24 beygir güç üretiyor. Arkadaşlarımız şu anda bu motorun doğalgazlı (LNG) versiyonu üzerinde çalışıyorlar. Onu da Aralık ayında piyasaya sunmayı hedefliyoruz. 

Yıldız Teknik Üniversitesi ile 4 silindirli motorun çalışmalarına da başladık. Hedefimiz 24 ay içinde 4 silindirli motoru da piyasaya sunmak. Normalde bir motorun Ar-Ge’si 2 senede bitmez. Ancak biz, tek silindirli motor üzerinde işin yüzde 60’ını bitirmiş durumdayız zaten. 

4 silindirli motor yapı olarak tek silindirliden farklı. Ürünü çeşitlendirmeniz daha kolay oluyor. Şu anki planlarımıza göre, yine aynı pazarlara hitap edecek, 75-100 kW arası 3 farklı motor düşünüyoruz.

TERSANE: Üretim ve satış kapasiteniz ile ilgili bilgi verebilir misiniz? 

ERSIN ŞAHİN: Şu anda yıllık 4 bin 500 adet üretim kapasitemiz var. Ancak talebe göre rahatlıkla bu kapasiteyi artırmamız mümkün. Marin motordaki hedefimiz ise yıllık 1000-1500 adet. 

Lansmanımızı Nisan ayında yaptık ve satışlara başladık. Henüz çok yüksek rakamlar olmasa da üretimde talebe yetişmeye çalışıyoruz. Şu anda daha çok jeneratörlerimiz satılıyor. Marin konusunda sezonu kaçırdığımız için satışlar düşük miktarlarda. Ancak gelecek sezona kadar ürünümüzü tanıtmayı, anlatmayı sürdürüp belli bir marka bilinirliği de sağladıktan sonra çok daha yüksek satış rakamlarına ulaşacağımızı düşünüyoruz.

TERSANE: Yeni bir markanın kabul edilmesi zor bir süreç. Bu konuda neler yapacaksınız?

ERSIN ŞAHİN: İnsanların beklentilerini çözerek işe başlamayı planlıyoruz. Kendimize çok güvendiğimiz noktalar var. Öncelikle çok sağlam bir ürünümüz var. Yakıt ekonomisi sunuyoruz.

Herhangi bir sorun yaşanması durumunda arkasında durabilecek, hızlı servis verebilecek bir ekibimiz var. En çok da ürünümüzü kullanacak olan insanların referanslarına güveniyoruz. Pazarda insanlar halen 30-35 yaşındaki motorları kullanıyorsa, ciddi bir boşluk var demektir. Biz bu mecburiyeti ortadan kaldırmak istiyoruz.

Firmanın yöneticisi olarak şunu söyleyebilirim: Yerli bir ürüne karşı bu oranda bir teveccüh olmasını beklemiyordum. İnsanlar ürünün yüzde yüz yerli olduğunu duyduğu zaman desteklemek, en azından bir şans vermek istiyorlar. Biz de ürünümüze güveniyoruz ve o şansı iyi kullanacağımızı biliyoruz.